22 Temmuz 2008 Salı

Işığı karanlığa tutun, gözlerinize değil!

Tarihimizi, özellikle de cumhuriyetten bu yana incelediğimizde, Egenekon benzeri olaylar her zaman var. Faili meçhul cinayetler her dönem olmuş ve olmaya devam etmekte. Devletin resmi örgütlenmesinin dışında kimi gizli güçlerin devlete ve kurumlarına egemen olma isteği ve kavgası da bugüne kadar sürüp gelmiş. Hatta kimi zaman iktidardaki hükümetlerin bunlarla işbirliği ya da desteği de eksik olmamış.
Bugün gelinen noktada, başlatılan soruşturmanın yöntemi, iddiaları, sunuş biçimi tartışılabilir, fazlasıyla tartışılıyor da.

Ancak AKP iktidarının bu soruşturmayı fırsat bilerek bazı kişi ve kurumları köşeye sıkıştırma niyeti bir yana, ülkemizde yaşanan on binlerce yasa dışı cinayetin, sosyal olayların ortaya çıkarılması için uygun zemin ve koşulların oluşması ihtimalini olsun, göz ardı etmeye kimin hakkı vardır?

Bu ülkenin tarihinde bir kara leke gibi duran karanlık sayfaları aydınlatacak ışığı yakmanın zamanı gelmiştir. Bu konuda tavır alması gereken insanların da her türlü önyargıyı bir yana bırakarak ışığı gözlerimize değil, karanlığa tutmaları gerekiyor. Aksi halde yakılan bu ışık karanlığı aydınlatma yerine yalnızca gözlerimi kamaştırır, görmemizi engeller.

Birileri zaten yıllarca gözlerimize hep gözbağı taktılar, kendilerini görmeyelim diye, sonra da balık tutmaya, resim yapmaya başladılar!
Şimdi görmeyelim diye ışık tuttukları gözlerimizin içine baka baka yalan söylediler, şimdi de hiçbir şey hatırlamıyorlar.
Ergenekon soruşturmasını AKP adına bir demokrasi, özgürlük, insan hakları mücadelesi gibi göstermeye çalışan liberal solcularımıza ve AKP’ ye karşı çıkma içgüdüsüyle Ergenekon benzeri örgütlenmeleri mazur göstermeye, hatta desteklemeye çalışan sözde ulusalcılara inat, Türkiye’ de demokrat, ilerici, yurtsever herkes ve her kesimin çok daha duyarlı olması gerekiyor.

Geçmişten bu yana devam eden faili meçhul cinayetler AKP hükümetleri döneminde de sürmüş, sürdürülmüştür. Hiç kimsenin, bu yasa dışı olayların, cinayetlerin gizli kalmasına neden olacak bir tavır içerisinde olma hakkı yoktur. Kim ki, bu olayların üzerine gidecek cesaret ve kararlılığı gösterebiliyor, bu konuda samimi çaba gösteriyorsa, Türkiye de demokrat, odur.

Demokratlığı bir yafta gibi boyunlarına takıp, toplumu yönlendirmeye kalkanların, kendi siyasi hırs ve çıkarları uğruna bu güzel ülkenin geleceğiyle oynamaya hakkı olmadığı gibi tarih önünde bunun hesabını kolay veremezler.

Kaldı ki, Türkiye’ nin aydınlık geleceğini kurma, ülkemizi karanlıklardan çıkarma, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı, laik, demokratik cumhuriyeti koruma ve yaşatma kararlılığını gösterecek halk iradesiyle, AKP iktidarını birbirine karıştırmamak gerekiyor.
Ne yazık ki, sol liberal aydınlarımızın da katkılarıyla iyice karışan kafalarımız; karanlık yerine, gözlerimize tutulan ışıkla, bir akıl tutulmasıyla karşı karşıya!
Kimi dürüst savcı ve yöneticilerin son günlerde cesaretle üzerine gittikleri kimi olayların açığa çıkmasını istemekten, AKP’ ye prim yaptıracağı savıyla geri durmanın demokratlıkla ne ilgisi var?

Üstelik de bunu solculuk adına yapanları anlayabilmek, hiç mümkün değil.
Türkiye’ de geçmişte gizli kalmış tüm yasa dışı olayların, cinayetlerin ortaya çıkarılması için verilecek mücadele; demokratım, ilericiyim, devrimciyim, müslümanım diyen herkes için bir namus borcudur.
Hiç kimsenin de bu borcu ödemek için üzerine düşen görevi erteleme, savsaklama ya da kimi politik, ideolojik kaygılarla yok sayma lüksü yoktur.
Yeter artık, kaldırın gözlerimize diktiğiniz ışığı, önümüzü aydınlatması için karanlığa tutun ışığı, önümüz aydınlansın……..

AYHAN ONGUN
ayhanongun@gmail.com

Hiç yorum yok: