29 Ekim 2008 Çarşamba

Cumhuriyet’i Bodrum’da yaşamak!




Aslında başlık “Cumhuriyeti Bodrum'da Coşkuyla Yaşamak” olacaktı.
Ancak içinde bulunduğumuz koşullarda istesek de bu coşkuyu hissedebilmek pek mümkün olmadığı gibi, biraz da buruk yaşıyoruz.


Cumhuriyetin temel değerlerine saldırıların arttığı ve hatta laik cumhuriyet yanlılarının bile Ergenekon davasına dahil edilmek istendiği bir ortamda Cumhuriyeti coşkuyla kutlamanın hiç de kolay olmadığını sanırım sizlerde takdir edersiniz.
Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu iddiası ,Anayasa Mahkemesince bile tescil edilen bir siyasi partinin yönettiği bir ülkede, cumhuriyetin en temel kurumları her geçen gün biraz daha yıpratılıyorsa eğer; Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün bırakın fikirlerine, ismine bile tahammül edemeyenler ,üstelik Atatürkçülük adına anayasal kurumları birer birer ele geçiriyorlarsa, Cumhuriyeti nasıl coşkuyla kutlarız?
Toplu işkenceyi teferruat olarak kabul edenlerin demokrasi havarisi kesildiği, Cumhuriyeti kategorize etmeye çalışanların köşe başlarını tuttuğu ve sözüm ona slyasal liberalizm adına ahkam kestiği bir ortamda karışan kafalarımız, cumhuriyetin kazanımlarını koruma konusunda algılama güçlüğü çekmeye başladı.
Gerek türban, gerekse AKP kapatma davalarıyla ilgili gerekçeli kararların yeniden tartışmalara neden olduğu, Susurluk'un rövanşına dönüştürülmeye çalışılan Ergenekon davasıyla ilgili toplumun büyük bölümünün yaşanan bilgi kirliliği nedeniyle gerçekleri anlamakta zorlandığı günlerde kutlamaya hazırlandığımız Cumhuriyete ne yazık, istesek de coşkumuzu katamıyoruz.
Cumhuriyet' ten bu yana yaşadığımız binlerce faili meçhul cinayetlerle ilgili davalar;birer birer zaman aşımına uğratılarak, belleklerimizden silinmeye çalışılıyor. Tarihimizde birer kara leke olarak kaldığı gerçeğine rağmen inatla ve ısrarla bu karanlık olayların aydınlatılması için çaba gösteren bir avuç insanın bu onurlu mücadelesine saygı duymamak ne mümkün!
Kan lekesi kolay çıkmıyor
Geçtiğimiz günlerde tam da Ergenekon'un gölgesinde sonuçlandırılan iki önemli,tarihi dava kamuoyunun gözünden kaçırılmaya çalışılıyor. Birincisi 30 yıl öncesi yaşanan 16 Mart Beyazıt katliamı, diğeri de Hrant Dink' in ölümünden sonra yakalanan zanlılarla Türk bayrağı önünde zafer fotoğrafları çektiren emniyet ve jandarma mensuplarıyla ilgili davalar. Birincisi zaman aşımı nedeniyle kapandı, ikincisinde de tüm sanıklar beraat ettirildi.
Siz ne kadar zaman aşımına uğratıp, kapatsanız da; kamu vicdanına rağmen beraat ettirip, ortalığa salsanız da tarihe not düşülen bu olayları ve sorumlularını unutturamayacaksınız!


AYHAN ONGUN
ayhanongun@gmail.com