30 Ekim 2007 Salı

CREATORS SYNTETİCS YAŞAYAN 100 DAHİ İSMİ BELİRLEDİ

İngiliz danışmanlık firması Creators Syntectics, "yeni yaklaşımlarla ezber bozma, entelektüel güç, halk tarafından beğenilme, insanlık yararına işler yapma ve kültürel önem" gibi ölçütlere göre dünyanın "yaşayan 100 dahî"sini belirledi. Yenilikçilik ve yaratıcılık alanında 6 uzmanın hazırladığı dahiler listesi, yaklaşık 4 bin "sıradan" İngiliz'e sorularak yapıldı. Dehanın, "insan yaşamına klasikleşmiş düşünce sistemini baş aşağı çevirerek, yeni bir yaklaşımla, oluşturduğu yeni modellerle katkıda bulunmak" diye tarif edildiği araştırmada internetin mucidi İngiliz Sir Tim Berners-Lee ile LSD'nin mucidi İsviçreli kimyacı Albert Hoffman dahiler sıralamasında ilk sırayı paylaştı.
İLK SIRADA İNTERNETİN MUCİDİ VAR
1. Albert Hoffman (İsviçre, kimyacı)
1. Tim Berners-Lee (İngiliz, internetin mucidi)
3. George Soros (ABD, yatırımcı)
4. Matt Groening (ABD, hiciv yazarı)
5. Nelson Mandela (Güney Afrika, politikacı)
5. Frederick Sanger (İngiliz, kimyacı)
7. Dario Fo (İtalyan, oyun yazarı)
7. Steven Hawking (İngiliz, fizikçi)
9. Oscar Niemeyer (Brezilya, mimar)
9. Philip Glass (ABD, besteci)
9. Grigory Perelman (Rus, matematikçi)
12. Andrew Wiles (İngiliz, matematikçi)
12. Li Hongzhi (Çin, dini lider)
12. Ali Javan (İran, mühendis)
15. Brian Eno (İngiliz, besteci)
15. Damian Hirst (İngiliz, sanatçı)
15. Daniel Tammet (İngiliz, fikir adamı ve dil uzmanı)
18. Nicholson Baker (ABD, yazar)
19. Daniel Barenboim (müzisyen)
20. Robert Crumb (ABD, sanatçı)
20. Richard Dawkins (İngiliz, biyolog ve felsefeci)
20. Larry Page ve Sergey Brin (ABD, yayıncı)
20. Rupert Murdoch (ABD, yayıncı)
20. Geoffrey Hill (İngiliz, şair)
25. Garry Kasparov (Rus, satrançcı)
26. The Dalai Lama (Tibet, dini lider)
26. Steven Spielberg (ABD, film yapımcısı)
26. Hiroshi Ishiguro (Japon, robot endüstrisi)
26. Robert Edwards (İngiliz, tüp bebek öncüsü)
26. Seamus Heaney (İrlandalı, şair)
31. Harold Pinter (İngiliz, yazar ve dramatolog)
32. Flossie Wong-Staal (Çin, bio teknolog)
32. Bobby Fischer (ABD, satrançcı)
32. Prince (ABD, müzisyen)
32. Henrik Gorecki (Polonya, besteci)
32. Avram Noam Chomski (ABD, filozof, dil uzmanı)
32. Sebastian Thrun (Alman, robot endüstrisi)
32. Nima Arkani Hamed (Kanada, fizikçi)
32. Margaret Turnbull (ABD, astrobiyolog)
40. Elaine Pagels (ABD, tarihçi)
40. Enrique Ostrea (Filipinler, pediyatri ve neonatal tıp)
40. Gary Becker (ABD, ekonomist)
43. Muhammed Ali (ABD, boksör)
43. Usame bin Ladin (Suudi Arabistan, terörist)
43. Bill Gates (ABD, işadamı)
43. Philip Roth (ABD, yazar)
43. James West (ABD, elektrikli mikrofonun mucidi)
43. Tuan Vo-Dinh (Vietnam, biyotıp uzmanı)
49. Brian Wilson (ABD, müzisyen)
49. Stevie Wonder (ABD, şarkıcı ve söz yazarı)
49. Vint Cerf (ABD, bilgisayarcı)
49. Henry Kissinger (ABD, diplomat ve siyasetçi)
49. Richard Branson (İngiliz, yayıncı)
49. Pardis Sabeti (İran, biyolog ve antropolog)
49. Jon de Mol (Hollanda, televizyoncu)
49. Meryl Streep (ABD, aktris)
49. Margaret Attwood (Kanada, yazar)
58. Placido Domingo (İspanya, şarkıcı)
58. John Lasseter (ABD, dijital animasyon öncüsü)
58. Shunpei Yamazaki (Japon, bilgisayarcı)
58. Jane Goodall (İngiliz, antropolog)
58. Kirti Narayan Chaudhuri (Hindistan, tarihçi)
58. John Goto (İngiliz, fotoğrafçı)
58. Paul McCartney (İngiliz, müzisyen)
58. Stephen King (ABD, yazar)
58. Leonard Cohen (ABD, şair ve müzisyen)
67. Aretha Franklin (ABD, müzisyen)
67. David Bowie (İngiliz, müzisyen)
67. Emily Oster (ABD, ekonomist)
67. Steve Wozniak (ABD, mühendis; Apple'ın kurucularından)
67. Martin Cooper (ABD, cep telefonu mucidi)
72. George Lucas (ABD, filmci)
72. Niles Rogers (ABD, müzisyen)
72. Hans Zimmer (Alman, besteci)
72. John Williams (ABD, besteci)
72. Annette Baier (Yeni Zelanda, filozof)
72. Dorothy Rowe (İngiliz, psikolog)
72. Ivan Marchuk (Ukrayna, heykeltraş)
72. Robin Escovado (ABD, besteci)
72. Mark Dean (ABD, bilgisayar uzmanı)
72. Rick Rubin (ABD, müzisyen ve yapımcı)
72. Stan Lee (ABD, yayıncı)
83. David Warren (Avustralya, mühendis)
83. Jon Fosse (Norveç, yazar)
83. Gjertrud Schnackenberg (ABD, şair)
83. Graham Linehan (İrlanda, yazar)
83. JK Rowling (İngiliz, yazar)
83. Ken Russell (İngiliz, film yapımcısı)
83. Mikhail Timofeyevich Kalashnikov (Rus, hafif silah tasarımcısı)
83. Erich Jarvis (ABD, nörobiyolog)
91. Chad Varah (İngiliz, mağaza zinciri sahibi)
91. Nicolas Hayek (İsviçre, Swatch'ın kurucusu işadamı)
91. Alastair Hannay (İngiliz, filozof)
94. Patricia Bath (ABD, oftalmolog)
94. Thomas A. Jackson (ABD, havacılık mühendisi)
94. Dolly Parton (ABD, şarkıcı) 94. Morissey (İngiliz, şarkıcı)
94. Michael Eavis (İngiliz, Glastonbury müzik festivali organizatörü)
94. Ranulph Fiennes (İngiliz, maceracı)
100. Quentin Tarantino (ABD, film yapımcısı ve yönetmen) Listede aynı numarayla anılan 'dahiler' ankette aynı puanı aldılar.

TÜRKİYE'NİN PARÇALANMASI HAKKINDA 100 PROJE

Sayın okuyucularım, sizlere Türkiye'nin paylaşılması için 1281 yılından bu yana Batılıların hazırladıkları 100 projeyi hatırlatayım da, bugünkü terör olayları karşısında Batı'nın davranışlarını daha iyi değerlemeniz mümkün olabilsin.

İstanbul'da Romanya elçisi olarak da görev yapan Trandafir G. Djuvara isminde bir diplomat 1914 yılında "Cent projets de partage de la Turquie" isimli bir kitap yazmış. Kitapta 1281-1913 yılları arasında Türkleri Avrupa'ya sokmamak ve Türkiye'yi parçalamak için hazırlanmış 100 proje anlatılıyor.

Bu kitabın özetini Yakup Üstün 1979 yılında tercüme etmiş. (Bu tercümeyi bulamadım). Kitabın tamamı (haritalı olarak) 1999 yılında büyükelçi (şimdi emekli) Pulat Tacer'in tercümesiyle Gündoğan Yayınevi tarafından bastırılmış. (Bu baskıyı bulmak çok zor. Mutlaka bir yayınevi tarafından tekrar bastırılmalı).1914 yılında yazılan kitabın önsözünde deniliyor ki: "Doğu sorunu, Türklerin Avrupa'ya girmeleriyle başlamıştır. O zamandan bu yana Türkleri Avrupa'dan atmak, Türkiye'yi parçalamak için planlar yapılmıştır."Bizi Asya'ya geri yollayacaklardı
İstanbul'un Türk egemenliğine girmesi Batılıların müdahalesi için iyi bir vesile oldu. Haçlı Seferleri kargaşasının yerini Türkiye'nin paylaşılması projeleri aldı. Bunları hazırlayanlar arasında ihtiraslı ve becerikli olanlar olduğu gibi, hayalci ve ütopyacı olanlar da vardı.

Çok sayıda papanın paylaşma projesi yanında ünlü devlet adamları I. Fransuva, I. Maksimilyen, XIV. Louis, Büyük Petro, II. Katerina, II. Josef, I. Napolyon, I. Aleksandr, I. Nikola da paylaşma projesi hazırladı.
Kitapta, "Türke karşı duyulan geleneksel nefretin ve daha sonra onları Asya'ya sürme konusundaki sayısız projenin kökenini, Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında bulunan, ortadan kaldırılması olanaksız düşmanlıkta aramak gerektiği" belirtiliyor. (Medeniyetler Çatışması'na 1913 yılında işaret ediliyor!)Orhan'ın oğlu Süleyman Gelibolu yakınındaki Çimpe Kalesi'ni aldı. Edirne 1360 yılında alındı. İşte o tarihten bu yana Avrupalılar Türkleri Avrupa'dan atmak, Türkiye'yi paylaşmak için proje üzerine proje hazırladı."Amaçları parçalayıp yok etmekKitapta Türkiye'nin paylaşımıyla ilgili olarak 1281-1913 yılları arasında hazırlanan 100 proje var. 1913 yılı için bir durum değerlemesiyle sona eriyor. Deniliyor ki, "Osmanlı devleti birden yok olmadı. Yavaş yavaş parçalandı." Bu yok oluşun temel sebebi olarak da, "toprakların çok genişlemesi, ulusların farklılıkları, milliyetçiliğin güçlenmesi, askeri gücün zayıflaması, disiplin ve otorite" kaybından söz edildikten sonra çok önemli bir noktaya işaret ediliyor. "Halk topluluklarını ayağa kaldıran güçlü bir amil olan din, İslam ve Hıristiyanlık arasındaki şiddetli bir düşmanlık ortamı yarattı. İslam dini maneviyatı yönetmenin yanında, devletin idaresine karışmak iddiasındadır."
Kitabı okuyalım. Tarihi, Avrupalıların niyetini bilelim. Ama, "Avrupalılar bize ezelden beri düşman" diyerek, küsüp oturacak durumumuz yok. Gerçeği görerek, kendi politikamızı oluşturalım.

Milliyet / Güngör Uras

EKONOMİDEKİ İYİLEŞME TABANA YANSIMADI

KOBİDER Başkanı Nurettin Özgenç; Makro ekonomik göstergelerdeki iyileşme, büyüme mikro alanda piyasalarda yaşanan durgunluğu aşacak ve iş dünyasının yüzünü güldürecek şartların oluşmadığı, iyileşmenin vatandaşın cebine yansımadığından iç piyasada işlerin hala açılmadığı ve bu nedenle KOBİ’lerin ödemelerin de önemli aksaklığa sebep olduğuna dikkat çekti.
Özgenç; makro ekonomik göstergelerdeki iyileşme, büyüme vatandaşın cebine yansımadı. Son 4 yılda ekonomi yüksek oranlarda büyüme gösterdiği halde, 2007 yılında esnafın ekonomisi, krizin yaşandığı 2001 yılından çok iyi olmasına rağmen iç piyasadaki alış verişteki hareketsizlik sebebiyle ödemelerinde sıkıntı yaşamaktadırlar diyerek sözlerini sürdürdü
KOBİDER Başkanı Özgenç, son 4 yılda Türkiye ekonomisi yüksek oranlarda büyüdüğü halde, vatandaşın ekonomisinin tersine bir gelişme göstererek küçüldüğünü belirterek, "Türkiye büyüdükçe vatandaş küçülüyor. Ancak, borçlanma açısından Türkiye ekonomisi ile halkın ekonomisi birbirine benziyor. Halkımız da Türkiye gibi veresiye yaşıyor" dedi.
Tüketimdeki kısmi artışın ise halkımızın borçlanmaya bağlı suni bir artış olduğunu ifade eden Özgenç, "2007 yılında vatandaşlarımız bir önceki yıla göre daha fazla borçlandı" diye konuştu. Özgenç, şunları söyledi:
Ekonomik verilerin değerlendirilmesinden şu sonuç çıkıyor. Büyüme ekonomide var olan makro iyileşmenin küçüğü olan mikro iyileşme vatandaşa yansımıyor. Piyasada para dönmüyor, paranın tur atması lazım, yatan paranın ne esnafa nede ekonomiye faydası yoktur dedi.
Özgenç, yapılan zorunlu alışverişler de genelde kredi kartlıyla oluyor. Kredi kullanarak geleceğe borçlanan ve kredi kartını dolduran vatandaş da artık harcamıyor. Bu nedenle tüccarın ve esnafın çeki senedi ödenemiyor. Çarşı Pazar da hareketsizlik ise had safhaya ulaşmaktadır. Piyasalar adeta kilitlenmiş vaziyete geldi. Para yok, harcama uykuda. Piyasalara enflasyonu azdırmayan boyutta para sürülmesi hareketlik sağlayabilir, tüccar ve esnaf da biraz olsun rahatlar diyerek sözlerine son verdi…

“EXPO 2015 İZMİR” İÇİN ULUSAL SEFERBERLİK

EXPO 2015’te geri sayım başladı. İzmir EXPO’yu almak ve 2015 yılında EXPO’ya ev sahipliği yapabilmek için İtalya’nın Milano kentiyle yarışıyor. İzmir’in ve dolayısıyla da Türkiye’nin kaderini değiştirecek bu dev proje için İzmir 15 - 19 Ekim 2007 tarihleri arasında 64 ülkeden 108 delegeyi başarıyla ağırladı.
EXPO 2015 İzmir Executive Committee’nin ev sahipliğinde önce İzmir’de 16-17 Ekim 2007 tarihlerinde EXPO 2015 İzmir 1. Uluslar arası Sempozyumu yapıldı. Dünyanın en büyük etkinlikleri arasında sayılan EXPO´nun 2015 yılında Türkiye´de gerçekleştirilmesi için sürdürülen çalışmalar kapsamında gerçekleştirilen Uluslararası İzmir Sempozyumu bir gövde gösterisine dönüştü. İzmir ve İstanbul ayaklarını kapsayan beş günlük etkinlikte Türkiye´yi yakından tanıma fırsatı bulan delegelerin önemli bölümü henüz etkinlik sırasında oylarını Türkiye´den yana kullanacaklarını bildirdiler.
Bir yanda sınır ötesi operasyon, diğer yanda referandum derken oldukça sıcak saatler yaşayan Ankara’nın gündeminin yoğunluğu nedeniyle, ulusal gündemde maalesef pek yer bulamayan EXPO 2015 İzmir Birinci Uluslararası Sempozyumu’na, gerek İzmir’de Başbakan Erdoğan ve altı bakanı ve gerekse İstanbul’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül sahip çıkarak, “Hükümet olarak İzmir’in adaylığının arkasındayız” mesajını verdiler.Türkiye bu şekilde tüm gücüyle bu konunun arkasında durduğunu açıkça gösterdi. Uluslararası İzmir Sempozyumu, Milano`nun Roma`da gerçekleştirdirdiği tanıtım toplantısında ön plana çıkan Milano`nun bayan belediye başkanına, Türk dışişlerinin 600 yıllık devlet tecrübesi ile verdiği iyi bir cevaptı da aynı zamanda. Türkiye`nin tanıtım organizasyonunun başındaki büyükelçi Solmaz Ünaydın ile meslekdaşları Mengü Büyükdavras ve Necil Nedimoğlu bu başarılı etkinlik ile ülkemize önemli puan kazandırdılar.
Geçen hafta başında 101 ülkeden yaklaşık 150 delege ile BİE ( Uluslararası Sergiler Bürosu) özel bir uçakla Paris’ten İzmir – Çeşme’ye geldiler. EXPO’nun yer seçimine karar verecek olan delegeler, 150 yıllık EXPO tarihinde ilk defa bir Türk şehrinin ev sahipliğine aday olmasının heyecanını da taşıdılar. 5 gün boyunca İzmir’in ve İstanbul’un tarihi ve kültürel yerlerini gezdikten sonra delegelerin heyecanı daha da artmış. ‘Milano mu, yoksa İzmir mi ?’ diye sorduğum birçok delegeden çok övgü dolu sözler duymak güzeldi. 2008 yılı Mart ayı sonunda verecekleri kararı en çok etkileyen etkinlikler ise, Efes Antik Kenti’ndeki ünlü tenor Hakan Aysev ve İstanbul’da Adile Sultan Sarayı’ndaki Cumhurbaşkanının ev sahipliğinde yapılan, Zuhal Yorgancıoğlu EXPO defilesi oldu.

EXPO 2015’in teması:
“DAHA İYİ BİR YAŞAM İÇİN YENİ YOLLAR VE HERKES İÇİN SAĞLIK”

Çeşme’deki sempozyumun konusu da tam İzmir ve bölgeye uygun olarak seçilmiş:
“Daha iyi bir yaşam için yeni yollar ve herkes için sağlık” temasının altında ‘İyi Bir Yaşama Giden Yollar’.
2015 yılına kadar bu alandaki gelişmelerin belli bir noktaya ulaşmasının beklendiğini belirten Başbakan Erdoğan, BM’nin kalkınma hedeflerinin en önemli unsurları arasında yer alan temanın, İzmir için özel bir önemi bulunduğunu belirtti.
Modern tıp ve eczacılığın babası Galenos’un bu coğrafyada yaşadığını, kentte Asklepion Sağlık Merkezi, Bergama Sağlık Merkezi ve Agamennon Kaplıcaları’nın bulunduğunu dile getirerek, “ EXPO 2015 ile birlikte İzmir, bir sağlık ve turizm kenti kimliğine kavuşarak bunu daha da güçlendirmenin adımlarını atıyor. İzmir değişim rüzgarlarına açık, dinamik bir yapıya sahiptir. EXPO 2015, İzmir’de özellikle altyapı alanında hızla ilerleyen transformasyon çalışmalarını kamçılayacak, büyük bir dönüşüm sağlayacak ve bu kentin öteden beri ait olduğu uluslar arası konumunu pekiştirecektir. İzmir Ticaret Odası, Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Valiliği’nin öncülüğünde başlatılan EXPO 2015 Projesi için hükümet, özel sektör ve sivil toplum örgütleriyle birlikte büyük bir heyecan, azim ve kararlılıkla elele vererek organizasyonun İzmir’de gerçekleşmesi için seferber olduk.
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün, Dışişleri Bakanlığı döneminde özellikle bu işi sahiplenmesi suretiyle işin takipçiliğini yürüttüğü gibi şimdi de Cumhurbaşkanı sıfatıyla bu işi takip etmektedir. Paris’te yapılacak finale de inşallah bizzat iştirak etmektedir. Paris’te yapılacak finale de inşallah bizzat katılacaklar.” diyerek İzmir’e desteklerini belirtti.

(BİE) EXPO’yu yeni coğrafyalara açmayı hedeflediği için İzmir’e şans veriliyor

400 milyar dolarlık GSMH’ye sahip Türkiye, yıl sonunda bu rakamı 470 milyar dolara ulaştıracak. Dünyanın ilk 20 büyük ekonomisi arasında yer alan bölgesel ve küresel güç olan Türkiye, sadece ülkemizde değil Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya’da ilk defa gerçekleştirilecek böyle bir evrensel EXPO’ya ev sahipliği yapmayı hak ediyor. EXPO İzmir’de özellikle altyapı alanında büyük bir dönüşüme neden olacak. Kente 15 – 20 milyar dolarlık ilave dış yatırım yapılacak. Altı ay sürecek ve dünyanın dört bir yanından 35 – 40 milyon insanı kente çekmesi beklenen etkinliğin İzmir´de gerçekleştirilmesi için tüm şehir adeta seferber oldu. 2005 yılında Üniversiteler Arası Olimpiyat „Universiade“ etkinliğini başarıyla gerçekleştirilen İzmir, halkı ve kurum-kuruluşları ile seferberlik halinde. Birlik ve dayanışmanın başarı için temel şart olduğunu böylesi önemli bir meselede İzmirliler bu açıdan iyi bir sınav verdiler. Başta İzmir Valisi Cahit Kıraç ve Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu olmak üzere, çevre belediyeleri, ticaret ve sanayi odaları, medya mensupları, esnaflar, polis, jandarma, gönüllü üniversite öğrencileri ile Ege halkı inanılmaz bir bütünlük ve dayanışma sergilediler. Hepimizin özlemini duyduğu „Birlikte Hareket Etme“ olgusu Izmir`de devlet yetkilileri ile birlikte ortaya konuldu.. Hiçbir negatif durumun yaşanmadığı etkinlikte organizasyonun mutfağında yer alan EXPO Icra Komitesi başkanı Tunç Soyer´in başarısı da elbette göz ardı edilemez. Türkiye´nin bir takım oyunu sergilemesi gerekli bu önemli konuda herkesin elbirliği zorunlu, resmi otoritelere ulaşamadıkları sivil alanlarda destek sağlayan insiyatif bir araya getirdiği kuruluşlar ile önemli bir fonksiyona sahip, karar günü yaklaşırken yoğunlaştırılması gereken bu tür çalışmalara herkesi katkıda bulunmaya çağırıyoruz.

“ŞIRNAK’TA ULUSAL BASIN TERÖRÜ…”

“ŞIRNAK’TA ULUSAL BASIN TERÖRÜ…”
“Ulusal Basın, Şırnak’ı Reyting Uğruna Hedef Seçti!”
Son bir aydır ulusal basının hedefi haline gelen Şırnak, tarihinde görmediği karalama kampanyası ile karşı karşıya. Bütün Ulusal, Görsel Yazımsal basının canlı yayın araçları, muhabirleri, yazarları Şırnak’ı adeta ablukaya almış durumda. Evet Değerli okurlar, bu aralar Şırnak’ta ulusal basın terörü son hızla esmekte.
İhlas Haber Ajansı, Doğan Haber Ajansı, Anadolu Haber Ajansı, Cihan Haber Ajansı, Show TV, CNNTÜRK, KanalD, TGRT, Flaş TV, Star TV, NTV ve adını hatırlamadığım diğer ajans ve TV kanallarının canlı yayın araçları, Şırnak’ın merkezi ve ilçelerinde cirit atarak Şırnak’ı “reyting uğruna” nasıl tüm Türkiye’ye ve dünyaya en kötü şekilde tanıtalım diye adeta birbirleri ile yarışa girmiş durumdalar.
Kimisi Habur’dan canlı yayın yaparken, işte birazdan tanklarımız bu kapıdan Irak’a girecek derken, diğer bir TV kanalı da yıllardır güvenliği sağlamak amacıyla rotin askeri kontrollerin yapıldığı Kasrik boğazından canlı Tv’lere bağlanarak sizlere Gabar’ın tepesinde sesleniyoruz, şeklinde yalan dolan haberlerle tüm Türkiye’yi kandırırken aynı zamanda da adeta Şırnak’ı terör kenti ilan etmekteler. Yine başka bir Tv kanalı Uludere’den canlı bağlanarak günün tam ortasında çatışmanın tam ortasındayız şeklinde ajanslara haberler geçerek tüm Türkiye’yi televizyonlarının başında yer alan vatandaşları kandırırken, biraz daha reyting yapacağız diye yapalım diye güzelim ülkemin güzelim kentimi Şırnak’ı bu iğrenç oyunlarına alet etmekteler. Şırnak’tan Canlı yayına bağlanıp nefes nefese “daha önce onlarca kez provası yapılmış yalan-yanlış bilgi dolu haberler” söyleyen-yayınlayan Tv ve Ajans muhabirleri, neredeyse hızını alamayıp mikrofonu elinden bırakıp eline silahı alarak sınırı geçip sınır ötesi operasyon yapma durumuna gelecekler. Bu paranoyak vaziyet, trajikomik bir travmamıdır bilemiyorum. Psikoloji de bu ruh haline ne denir, bunu da bilemem. ancak güler misin ağlar mısın (!) o kafayı yiyen muhabirleri evlerinde izleyen normal vatandaşlar, muhabirlerin o kendilerini soktukları en kral tiyatroculara taş çıkartacak manyak dehşet mod’uyla irkilip, telaşlanıp umutsuzluğa düşmeleri son derece normal. Haksız mıyım sizce?.
Öyle ki, artık şahsen ben, batıya gittiğimde nerelisin dediklerinde Şırnaklıyım demekten kaygı duyacak durum psikozuna girdim bile…
Varın diğer ayrıntıları siz düşünün. Bu ajans ve Tv’lerin Şırnak’tan yayınladıkları asparagas haberlerle Bizi hiç tanımayan, görmeyen, tanıma ve görme şansına hiç bir zaman sahip olamayacak olan Batıdaki, Kuzeydeki, Güneydeki, İç Anadolu’daki bu güzelim ülkemin vatandaşları Şırnak’ı terör kenti ve Şırnaklıları terörist görse şaşmam!. İnanınız ben bile Tv kanallarında haberleri izlerken şoke girip yapma yaaa diye enteresan bir ruh haline girerken adeta Şırnak’ta Silopi’de yaşadığımı neredeyse unutacak duruma gelebiliyorsam” o Ajans muhabirlerinin ve Tv kanalarından yayın yapan insanların Çirkince yalan haberleri karşısında” varın siz düşünün Karaman’da, Alanya’da, Merzifon’da, Samsun’da, Yozgat’ta, Trabzon’da, Anamur’da, İzmir Foça’da, Edirne’de, İstanbul’da, Rize’de ya da Mersin’in her hangi bir Yörük köyünde yaşayan Ülkemin vatandaşlarının ne tür bir korku psikolojisine gireceğini yine varın siz düşünün?
Ya da Şırnak’a ataması yapılan bir öğretmenin, Doktorun, Ebe’ninin nasıl bir ruh haline girebileceğini de varın siz düşünün? Ben şahsen, Şırnak’ı hiç tanımayan bir insan olsam, ve doktor olarak tayinim Şırnak’a çıksa, Televizyon kanallarının yaptıkları bu iğrenç yalan, dolan, asparagas haberlerden sonra basarım istifayı. Açlıktan da ölsem Vallahi de billahi de Şırnak’a gelmem! Bilmem anlatabildim mi? Bir de Polisimizin, Askerimizin, asker ailelerinin ruh halini düşünmek bile istemem!
Beyler, Şırnak ve Şırnak’lılar, bunu asla hak etmiyor, bu sözüm ona Türkiye’yi yöneten beşinci güç olarak kendilerine sıfat takan, reyting uğruna babalarını bile satacak durumda olan bu Ajans ve Tv kanallarının Şırnak’ı karalama kampanyasına birileri “RTÜK” dur demese, biz Şırnaklılar olarak ya kimliğimizdeki doğum yerimizi değiştirmek ya da Şırnak il sınırları dışına çıkamayacak duruma geleceğiz.
Ajansların ve Tv kanalları tarafından Şırnak’a yapılan bu karalama kampanyaları artık mide bulandıran bir hal aldı da geçti bile. Her gece Televizyonların birinci haberi olan Şırnak, zaten ekonomisi iflas etmiş bir durumda, Habur gümrük kapısı eski işlevine kazandırılmadığı için sürekli göç veren bir il durumdayken, siz de “bir darbede biz vuralım” hem de en kalleşçe derseniz, bu toplum bunun altında ezilir, ve Allah sizden bunun hesabını sorar.
Bu toplum, kimden gelirse gelsin Terör istemiyor, bu toplum Barış istiyor, Aş istiyor, İş istiyor, Habur’un canlanmasını istiyor, Huzur İstiyor, Doktor İstiyor, Öğretmen İstiyor, Ebe-hemşire istiyor, yatırım istiyor, istihdam alanlarının yaratılmasını istiyor, bu toplum itilip kakılmaktan yoruldu. El insaf!, bizde bu ülkenin evlatlarıyız. Ülkemizi seviyoruz, Bizimde kanımız var bu ülkenin kurtuluş savaşında. Potansiyel suçlu muamelesi görmekten bıktık usandık!... Biz, şefkat, Biz Barış, Biz BİZE UZANACAK BİR Merhamet Eli, biz SEVGİ İSTİYORUZ ARTIK … BİRAZCIK SEVGİ!…


Yeter artık beyler, çıkarın bizi artık, reyting uğruna hazırladığınız o iğrenç gündemlerinizden. Biz Huzurla, biz Güvenle, biz Eğitim seviyesi yükselen bir Şırnak, biz sağlık sorunlarını hal eden, biz Devletimizi seven, barışı, barış barış diye çığlık atan yüreğimizle, aşkın, sevdanın, sevginin, Hümanizmin barışın coğrafyası olan insanlığın 2. doğuş noktası olan Şırnak, “Şehri-Nuh” Mem-u Zini ile, Kırmızı Medresesi ile, ilk robot resmi yapan İsmail Ebul-izlerle, Meleyi Cezerilerle, Feki Teyran’larla gündeme gelmek istiyoruz.
Varsa zerre kadar bir merhamet ve şefkatiniz, bunları alın gündeminize.. Bunu da alamıyorsanız, Şırnak’ta son zamanlara alt yapıdan-üst yapıya kadar, Eğitimden-sağlığa kadar gelişen bir il olarak siyasetçilerin ve değerli yöneticilerin katkıları sonucu bir çok alanda sevindirici gelişmeleri alın gündeminize. Tüm Türkiye’ye duyurun, işte Devlet en azından yatırım yapıyor diye. Ama hayır, siz art niyetlisiniz, İhlas Haber Ajansı, Doğan Haber Ajansı, Anadolu Haber Ajansı, Cihan Haber Ajansı, Dicle Haber Ajansı Show Tv, Star Tv, CNNTÜRK, HABERTÜRK, KanalD, TGRT,TRT-1 ve diğer tüm Tv kanalları, siz art niyetlisiniz. Tek bir amacınız var, Oda reytinginizi yükseltmek… Buna da güzel ülkemin güzel kenti Şırnak’ımı çirkin bir şekilde alet ederek yapmaktasınız hemide.
Bir askeri tank gördüğünüzde hemen sınır ötesi hazırlık için tanklarımız Şırnak’tan yürüdü diye, yada bir askeri birlik bir askeri tatbikat yaptığında çatışmanın tam ortasındayız diye, yada rutin bir askeri birlik görüntüsünü çekerken, sınır ötesine hazırlık için birliklerimiz Şırnak’tan yola çıktı, şeklinde kan ve gözyaşı tacirliğini yaparak bizi tüm Dünya’ya adeta terörist ilan etmektesiniz.
Oysaki, iyi niyetinizin zerre kadar göstergesi olsaydı, geride bıraktığımı hafta içerisinde, Silopi’de 50 yataklı tam teşekkülü bir hastane İdil’de yine 50 yataklı tam teşekkülü bir hastanenin temel atma törenini yine kendi kanalarınızda vererek, devlet yatırım yapıyor diye verebilirdiniz? Ama yok vermediniz. Çünkü bu sizin için haber değeri taşımıyor. Ki temel atma töreni yapılırken, Şırnak merkez ve ilçelerinde yaklaşık 20’ye yakın canlı yayın ekipleri cirit atıyordu. Ama umurlarında değil. Onlar pusuya yatmış, onların muhabirleri nasıl bir asparagas haber yaparım, nasıl ajitasyon kokan bir haber yaparım, nasıl yalan iftira dolan bir haber yaparak kanalımın yada ajansımın reytingine bir hizmet sağlarım diye pis pis düşünmekteydiniz.
Hayır efendim!, Şırnak bunu asla hak etmiyor. Edemez de. Yeter artık bizde bu ülkenin bir kentiyiz ve bizde Türkiye cumhuriyetinin vatandaşlarıyız. Bu ulusal basın terörünü şiddetle kınıyor, düşün yakamızdan diyoruz. Bizi reyting uğruna o iğrenç oyunlarınıza alet etmeyiniz diyoruz.
Sizin yüzünüzden kimliğimizdeki doğum yerlerimizi değiştirecek duruma geldik! Allahtan korkun!...
Şırnak Ak Parti Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın Şırnak valilik konağında söylediği gibi, “bir kısım ulusal basın, terbiyesizce ve çirkince yalan dolan iftiralarla Şırnak’ı yedi düvele en kötü şekilde lanse etmekte. Bunların yaptıkları bu asparagas haberlerden sonra Buraya nasıl doktor nasıl öğretmen gelir, Bunu kabul edemeyiz. Diyordu. Evet değerli Vekilim, seni tüm yüreğimle destekliyor, bu son derece yerinde kullandığın ifadelerinden dolayı da seni kutluyorum Abdullah Veli Seyda…
Bende sizinle aynı fikirdeyim. Ulusal basın Terörünün bu yaptığı, kesinlikle çirkince ve terbiye sınırları dışında yer almakta.
Bu arada sakın yanlış anlaşılmasın, kim yaparsa yapsın, kimden gelirse gelsin, ne amaç uğruna yapılırsa yapılsın, kesinlikle Terörün her şekline, adına, diline, dinine şiddetle karşıyım. Karşıyız. karşı olmak durumundayız. Allahın yarattığı canı hiç kimse alamaz. Almamalı. Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüştür. diyen yüce dinimiz, aynı zamanda insan yaşamını kutsamıştır. Bundan dolayı da adı ne olursa olsun, sorunların Şiddetle çözüme kavuşturulamayacağını da iyi biliyorum. Sorunu ya da sorunları silahla çözme anlayışı kan getirir, gözyaşı getirir, ölüm getirir. Silahla çözüm arayışları Barış yoluna asla hizmet etmez. Tam tersi şiddet ve kaos ortamını doğurur. Buna en iyi cevabı yine tarih vermiştir. Ve aynı zamanda sorunun ya da sorunların olması doğal olmakla birlikte. Bu sorun ve sorunların çözümü de demokrasi içerisinde insan haklarını gözeterek, Türkiye büyük millet meclisinde halkın seçtiği, halkı temsil etme yetkisine ve yetisine sahip vekillerin hazırlayacakları halkın öz gücüne ve günün şartlarına uyan, gerçek demokrasi ölçeklerinde tam demokrasi anlayışı ile hal edilmelidir. Buna da kesinlikle zemin hazırlanmalıdır. Gayrisi hepimiz zarar görürüz. Bu gemide hepimiz varız. Gemi su alırsa unutulmamalıdır ki hepimiz batarız…
Değerli okurlarım; Ben, aynı zamanda bir Doğan Haber Ajansı temsilcisi olarak, başta bağlı olduğum Ajansımı, Doğan Haber Ajansını, İhlas Haber Ajansını, Cihan Haber Ajansını, Dicle Haber Ajansını, Anadolu Haber Ajansını, Show Tv, Star Tv, cnntürk Tv, Habertürk, KanalD, Tgrt, Flaş tv, Samanyolu, Ntv, ve asparagas haber yapan bütün kanallarını, Şırnak’ı adeta Terör kenti ilan eden yalan dolan, asparagas haberlerle Türkiye ve tüm dünyaya ilan etmelerini şiddetle kınıyorum. Onları yaptıkları çirkin ve sayın Seyda’nında dediği gibi, Terbiyesizce atmasyonlarından dolayı onlara kaba tabirle yazıklar olsun size diyorum. Bizleri Şırnak’ı adeta Terör kenti, Şırnaklıları da adeta terörist ilan mahiyetindeki asparagas ve yalan haberlerinizle asıl sizlerin “ulusal basının” Şırnak’ta Terörizmin farklı bir şeklini estirdiğinizin bir resmini Çizdiğinizi de belirtmek istiyorum.
Buradan Şırnak’ın değerli valisine Sayın Selahattin Aparı beyefendiye, Şırnak’ın değerli vekilleri olan Sayın Seyda’ya, Sayın Kaplan’a Sayın Bayındır’a yüksek sesle sesleniyorum; Şehrinize sahip çıkınız ve Lütfen bunun önüne geçiniz, RTÜK başkanı Sayın Zahit Akman beyefendiye durumu izah ediniz. En azından sözüm ona, bu ajans ve kanalların doğru haber yaparak asparagas haber yapmalarının önüne geçilmesini sağlarsınız.
Lütfen diyoruz. Daha yolun başındayken bunu Şırnak aşkına yapalım diyorum.
“Not; doğru ve asparagas olmayan haberleri yapan yayınlayan kanal ve ajansları yukarıdaki tablonun dışında tuttuğumu da belirtmek isterim.!”

UMARIM SON SÜREÇTE KAYBEDEN TÜRKİYE OLMAZ…
TÜRKİYENİN BÜYÜK ŞEHİRLERİNDE KÜRT KÖKENLİ VATANDAŞLARIMIZA YÖNELİK YAPILAN SALDIRILAR ETKİ VE TEPKİYİ DOĞURMASI SONUCU BU ÜLKENİN KORULMASINDA KANI OLANLARIN KARŞI KAŞRIYA GETİRİLMESİDİR. BİRİLERİNİN ASIL OYNAMAK İSTEDİKLERİ OYUN!.. BUNA LÜTFEN SİZLER DİKKAT ÇEKEREK, ÇANAK TUTULMASINA İZİN VERMEYİNİZ… LÜTFEN DİYORUZ…
ŞIRNAKTAN şırnak haber gazetesi yazarı, Dündar SANSUR/ŞIRNAK
www.sirnakhaber.com

Sevgi ve barışla kalınız…

27 Ekim 2007 Cumartesi

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Tarihimize Genel Bir Bakış




"Bilirsiniz ki, hayat demek, savaşma ve çarpışma demektir. Hayatta başarı, kesinlikle savaşta başarı ile elde edilebilir. B da nesnel ve tinsel (ruhsal) güze dayanır. Bir de insanların uğraştığı bütün sorunlar, karşılaştığı bütün tehlikeler, elde ettiği başarılar, toplumca yapılan genel bir savaşımın (mücadelenin) dalgaları içinde olagelmiştir.



Doğu uluslarının Batı uluslarına saldırısı, tarihin belli başlı bir evresidir. Doğu ulusları arasında Türkler'in başta ve en güçlü olduğu biliniyor. Gerçekten Türkler, Müslümanlıktan önce ve sonra saldırılar yapmışlar ve Avrupa içerisine girmişlerdir. Batıya saldıran ve İspanya'ya girip Fransa sınırlarına kadar yayılan Araplar da vardır. Bunu düşünmeden ve gerekli önlemi almadan saldırıya geçenlerin sonu yenilgi ve bozgunluktur, yok olmaktır.

Batı'nın Araplara karşı saldırısını biliyorsunuz. Endülüs'teki yıkımla başladı. Araplar geri çekildiler. BAtı'nın Avrupa'yı kovalaması Afrika düzeyinde sürüp gitti.

Attila'nın, Fransa ve Batı Roma topraklarına kadar uzanan imparatorluğunun sonu da bellidir.

Selçuk Devleti'nin yıkıntısı üzerine kurulan Osmanlı Devleti'nin İstanbul'da Doğu Roma İmparatorluğu'nun yerine geçtiği çağlara gözlerimizi çevirelim. Osmanlı Padişahları içinde Almanya'yı, Batı Roma'yı ele geçirerek çok büyük bir imparatorluk kurmaya girişmiş bulunanlar vardı.Yine bu padişahlardan biri, bütün İslam dünyasını bir merkeze bağlayarak yönetmeyi düşündü. Bu amaçla Suriye'yi, Mısır'ı ele geçirdi. Halife ünvanını takındı. BAşka bir padişah da, hem Avrupa'yı ele geçirmek, hem İslam dünyasını emri ve yönetimi altına almak amacını güttü.

Osmanlı Devleti'nin sonu

Batı, karşı saldırıya geçti, saldırıları sürüp gitti.
İslam dünyası tedirgin oldu, Osmanlı'ya karşı ayaklandı.
Tek bir sınır içine alınmak istene halklar ( Türkler, Araplar, Arnavutlar, Bulgarlar, Rumlar, Ermeniler vb.) birbiriyle kaynaşamadı.
Sonunda bütün dünyayı ele geçirme amacına yönelik Osmanlı İmparatorluğu da, benzerleri gibi yıkıldı, tarihin bağrına gömüldü.

Dış Politikanın Dayandığı Temel

Dış politikanın en çok ilgili bulunduğu ve dayandığı temel, devletin iç örgütüdür. Dış politika, iç örgütle uyarlı olmalıdır. Batı'da Doğu'da yaratılışları, kültürleri ve ülküleri başka başka olan, birbiriyle bağdaşamayan toplumları tek bir sınır içine almış devletn iç örgütü, elbette temelsiz ve çürük olur. Bu durumda dış politikası da köklü ve sağlam olmaz. Böyle bir devletin, özellikle iç örgütü ulusal olmaktan uzak olduğu gibi, siyasal yöntemi de ulusal olamaz. Osmanlı Devleti'ndeki izlene yolun kişiselliği, bulanık ve kararsızlığı buradan geliyor.

Değişik ulusları ortak bir ad altında toplamak, bunları eşit adlar ve koşullar altında bulundurarak güçlü bir devlet kurmak, parlak ve çekici bir siyasal görüştür. Ama aldatıcıdır. Dahası hiçbir sınır tanımayarak, dünyadaki bütün Türkleri de bir devlet olarak birleştrmek, ulaşılamayacak bir amaçtır. Yüzyıllardır yaşana acı ve kanlı olaylar, böyle bir devletin gerçekleşemeyeceğini ortaya koymuştur.

Ulusal Politika Nedir?

Bizim politikamız aydınlıktır.
Gerçekçidir.
Uygulanabilir bir siyasi yöntemdir.
Buna "Ulusal Politika" diyoruz.

Dünyanın bugünkü genel koşulları karşısında, düşçül olmak kadar büyük bir yanılgı olamaz. Tarihin dediği budur. Bilimin, aklın ve mantığın dediği budur.
Ulusumuzun güçlü, mutlu ve sağlam bir düzen içinde yaşayabilmesi için, devletin baştan başa ulusdal bir politika gütmesive bu politkanın iç örgütlerimie tam uyumlu ve dayalı olması gereklidir.

Ulusal politika demekle, anlatmak istediğim şudur:
Ulusal sınırlarımız içinde, her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak. Gelişigüzel, ulaşılamayacak istekler ardında ulusa uğraştırmamak ve zarara sokmamak. Uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını karşılıklı dostluğunu beklemektir.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

NUTUK (SÖYLEV)