29 Ağustos 2008 Cuma

Doğrudan Demokrasi

Ayhan ONGUN
İSİDEF Genel Sekreteri


Son günlerdeki sıcak tartışmalar ve yoğun gündemle ilgili öyle sanıyorum, birçok insan da benim gibi şu sorunun yanıtını arıyordur.
Türkiye nereye gidiyor?

Susurluk’tan başlayarak Ergenekon’la devam eden süreçte, açılan pandoranın kutusundan dökülenler, her gün biraz daha karmaşık bir hal alıyor ve kafalar daha çok karışıyor. Siyasette yeni kavramlar ve alışık olmadığımız söylemler insanları şaşırtmaya ve yanıltmaya devam ediyor.

İnsanlar hem laik, hem tarikatçı nasıl oluyor, aynı zamanda hem solcu, hem liberal olmanın politik, ideolojik açılımı nedir?
Sosyal Demokrat olduğunu iddia eden bir parti nasıl oluyor da evrensel değerlerden vazgeçip, milliyetçi söylemlere yönelebiliyor, ulusalcılık adı altında neo-faşistlerle birlikte davranabiliyor?

Geçmişteki on binlerce faili meçhul cinayetlerin çözülebilmesinin önündeki en büyük engellerden biri olan devlet içindeki çetelerin açığa çıkarılması umudu varken, Ana Muhalefet Partisi lideri, nasıl oluyor da Ergenekon’un avukatlığına soyunabiliyor?
Ulusal medya bu korkunç kirliliğin içerisinde ne kadar temiz ve tarafsız kalabilir?

Atatürkçülüğü her türlü amaçları için bir kalkan olarak kullananların, Atatürk’ün kişileri putlaştıran doğmatik ideolojilere karşı olduğunu bile bile Kemalizm ideolojisinin arkasına saklanmasına destek verenlerin, nasıl oluyor da kendilerini solcu saydıklarını anlayabilmek mümkün değil.

Bu ve benzer soruları çoğaltmak mümkün.
Ancak soruların ardına sığınmak da elbet bir çözüm değil.
Tüm bu soruların yanıtını verecek, küreselleşme mağdurlarını örgütleyecek bir vicdan hareketinin siyasallaşması gerçekleşmeden çözüm bulmak mümkün görünmüyor.
Yaşamımıza yön veren, kutsal kabul ettiğimiz tüm moral değerlerin yerine egemen olan ahlaksızlık ideolojisinin toplumu teslim aldığı ve her türlü yolsuzluk, hırsızlık ve ahlaksızlığın doğal sayıldığı bir ortamda mevcut düzen partileriyle bu sorunların üstesinden gelemeyiz.

Rüzgar var ama Yeldeğirmeni yok!

İktidar yerine Ana Muhalefet partisi olmayı kendisine amaç edinmiş, e-muhtıra türü post modern kalkışmalara karşı tavır almayı bu misyonundan dolayı gereksiz ve uygunsuz gören bir CHP’ nin bırakın Sosyalist Enternasyonel’in belirlediği evrensel ilkelere sahip çıkmasını, asgari özgürlük ve demokrasi arayışlarına bile yanıt verebilmesi olası mıdır?
Genel Başkan yardımcılığını yaptığı Sosyalist Enternasyonel’in toplantısına katılmak yerine dut festivaline gitmeyi tercih edenler sonuçta ülke sorunları ve alternatif çözümler konusunda dut yemiş bülbüle dönerler.
Öte yandan ülke siyasetinde yer almak isteyen bir dolu örgüt ve siyasi parti, AKP’ nin oluşturduğu bu küresel siyasetin karşısında barışın ve emeğin küreselleşmesinden yana aktif politikalar geliştirecek bir sinerji oluşturamıyorlar.
Aslında tüm dünyada hızla yükselen özgürlükçü, demokratik dönüşümlerden, emek ve barıştan yana esen rüzgarı Türkiye topraklarına yönlendirecek bir yel değirmenine her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç vardır.

Bu yel değirmeninin doğru rotasını belirleyebilmek, tersten esen rüzgarlara karşı koruyabilmek için tüm demokrasi paydaşlarının güçlerini birleştirmesi, geçmişteki önyargılardan kurtularak, barış-emek-dayanışma ve özgürlük temelinde, toplumsal dayanakları güçlü bir siyasi örgütlenmeyi gerçekleştirmeleri şart olmuştur.
Aksi halde Ergenekon’ la başlayan bu süreci AKP’ nin sonlandırabilmesi, gizli kalmış olayların aydınlanması ve cinayet çetelerinden, darbecilerden hesap sorulabilmesi hayal olur.
Daha da kötüsü adı ne olursa olsun, görünen bu örgütün şimdilik görünen kişileri üzerinden tüm gizli kalmış suçların dosyaları bir daha açılmamak üzere kapatılabilir.
Geçmişle hesaplaşmadan, sorumlulardan işlenen tüm bu cinayetlerin, insanlık dışı uygulamaların hesabı sorulmadan Türkiye’ de yeni bir döneme geçilemez.
Geçilse de adı, yeni bir dönem olmaz.
Bu gün ülkemizde dünyada esen bu rüzgara uygun bir siyasal ve sosyal iklim oluşmuştur. Konjonktür, demokrasi güçlerinin her türlü işbirliği ve siyasal alternatif üretmesi için uygundur.
Artık, son kullanma tarihi geçmiş siyaset bezirganlarından kurtulmanın, ülkemizin aydınlık geleceğini kurma adına, yeni ve kalıcı sosyal politikaların oluşturulmasının, iktidar alternatifi olacak bir siyasi örgütlenmeyi gerçekleştirmenin tam zamanıdır.
Boşa geçirilecek zaman yoktur.

Kendisine, aydın, demokrat, devrimci, solcu, sosyalist diyen herkesin, bu ülkede yoksulluk, yolsuzluk ve ahlaksızlığın sona ermesi, insanların yarına güvenle bakabileceği, sabah özgür kalkabileceğine inanacağı bir ülkenin bireyleri olma hazzını ve onurunu yaşayabileceği bir demokratik toplum yapısına kavuşması için, çaba göstermesi gerekir.
Adına ister liberal desin, ister yenilikçi, sol-ist değil, gerçek anlamda solcu insanların oluşturacağı barış ve emek eksenli bir siyasal partinin Türkiye’ de maddi koşulları vardır.
Yeter ki demokrasi ve özgürlüklerden yana esen bu rüzgarı bir toplumsal enerjiye dönüştürecek yel değirmenini kurabilme azim ve kararlılığını gösterebilelim.
Türkiye’ de AKP’ ye alternatif olabilecek siyasi oluşum bu yel değirmeninin yayacağı enerjiden oluşacaktır ve ülkesine ve insanlığa karşı sorumluluk duyan herkesin ve her kesimin bu değirmeni çalıştırmak gibi bir görevi olmalıdır.
Gerçek solun temsil edilmediği bir demokratik yapı sağlıklı çalışmaz.
Siyasette taşların yerine oturması için de böylesi bir siyasal hareketin zaman geçirilmeden oluşturulması tarihsel bir zorunluluktur

ayhanongun@gmail.com

Hiç yorum yok: