13 Ağustos 2008 Çarşamba

PANDORA'nın Kutusu Açıldı

Ayhan ONGUN
İSİDEF Genel Sekreteri


Ülkemizde son günlerde yaşanan kimi olaylardan sonra, artık bazı şeylerin eskisi gibi olması mümkün değil.
Her ne kadar içerisine gereksiz kimi bilgi, belge ve deliller serpiştirilmiş olsa da Ergenekon davasıyla birlikte Türkiye’ de yeni bir dönem başlamıştır.

Aslında başlayan salt Ergenekon davası değil, Türkiye’nin, toplumun kendisiyle yüzleşmesidir. Bu yüzleşme bizi karanlıktan çıkaracak, geçmişte yaşanmış bir dolu yasa dışı cinayet, eylem ve sosyal olaylar aydınlanacak, gün yüzüne çıkacaktır.
Kimileri olayları çarpıtmak, yarattıkları sanal örgütlerin üzerinden geçmişi yargılamak kolaylığına kaçmak isteyeceklerdir.
Böyle bir durum mevcut hükümetin ve elit bürokrasinin de işine gelecektir elbet.

Bu karışık durumdan yararlanmak isteyen fırsatçı liberal aydınlarımız ve solculuğu solist-lik düzeyinde kalmış sözde solcularımız ve durumdan vazife çıkartmaya çalışan tatlı su solcularına inat bu ülkenin gerçek yurtseverleri, ilericileri, demokratları, devrimcileri bu somut durumu iyi değerlendirmek zorundadırlar.
Bir kez kutusundan çıkmış ve ortalığa saçılmış bu kirli ilişkilerin izini sürmek, geleceğimizi karartan bu yasa dışı yapılanmaları yok etmek, her aklı esenin darbe yapmaya kalkışamayacağı bir ülkede yaşamanın huzur ve onurunu yaşamanın yolu, sivil kuruluşların, demokratik kişi ve kurumların ısrarlı, inatçı ve kararlı mücadelesinden geçmektedir.

Aksi halde bu işi çözmesini iktidar partisi ya da iktidarı hedefleyen partilerden bekleyemeyiz. Onlar iktidarın ışıltılı cazibesine kapılarak en sonunda, her konuda olduğu gibi anlaşırlar, üstelikte yarattıkları sanal suç örgütleri üzerinden faili meçhul cinayetleri kapatır, ya da sanal suçlular oluşturarak vicdanlarını rahatlatmanın yolunu bulurlar.

Cumhuriyetten bu yana işlenen tüm siyasi cinayetler, komplolar, entrikalar ve iktidar kavgası uğruna yapılan ahlaksızlıkların sorumluları sonuçta bu sistemden beslenmişlerdir ve doğal olarak da bu sistemin değişmesini, hala bu sistemin nimetlerinden yararlananlardan beklemek, abesle iştigal olur.

Bu olayların en yararlı yanlarından biri de giderek toplumun ve insanların kendini, geçmişi, geleceği sorgular duruma gelmeleridir.
Kuşkusuz toplumun bu duyarlılığından rahatsız olanlar, insanları yeniden siyasetten uzak, sorunlara karşı tepkisiz kılmak adına yeni senaryolar oluşturacak, önümüze tartışacak, bizleri meşgul edecek yeni konu ve olaylar çıkaracaklardır.

Cumhurbaşkanı Gül’ün rektör atamalarında taraflı davrandığı eleştirisini yapanlara karşın, eski Cumhurbaşkanı Sezer’in de aynı tür uygulamalar yaptığını savunan yandaş medya ve AKP yanlılarına sormak gerekir.
Sorun Cumhurbaşkanlarının taraflı davranmasından öte, rektörleri seçmesi istenen akademisyenlerin özgür iradesine rağmen YÖK’ ün yaptığı sıralamaya göre atama yapılmasını ön gören YÖK sisteminin, Rektör atama yönteminin değiştirilmesi değil midir?.
Bu konu da artık kamuoyunun gündemindedir ve eski, mevcut haliyle devamı mümkün değildir.

Öte yandan anayasa değişikliğine ilişkin yapılan tartışma ve görüşmelerde, bugün yaşadığımız kirliliğin temel nedenlerinden sayılan siyasi partiler ve seçim yasalarının değiştirilmesi, herkesin ve her kesimin temsil edilmesini sağlayacak bir düzenlemenin yapılması hiç gündeme gelmiyor.
Mecliste temsil edilen siyasi partiler, mevcut sistemin bu haksız uygulamalarından ve liderler de parti içi egemenliklerini sürdürme adına bu ayıplı yasalardan yarar umuyorlar.

Ancak şu gerçeği kabul etmek gerekir. Siyasi Partiler ve Seçim Yasası değişmedikçe, çağdaş normlara ulaşmadıkça; ülkemizde siyaset ve toplum kirlilikten, şaibelerden kurtulamayacaktır.
Toplum adına, Ergenekon bahanesiyle böyle bir fırsat çıkmıştır.
Bu fırsatın çok iyi değerlendirilmesi gerekir.

Toplumu düşman kamplara bölmeden, sınırları belirsiz kamplara ayırmadan; laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletine yaraşır yeni bir anayasanın hazırlanması, geçmişte yaşanan tüm yasa dışı uygulamaların ortaya çıkarılarak, sorumlularının cezalandırılması ancak toplumsal muhalefetin çabası ve kararlılığıyla mümkün olacaktır.

Aslında bugün çok daha farklı konuları yazmak istiyordum.
Kuzeyimizde başlayan, tüm dünyayı etkileyebilecek önemdeki güç savaşları, doğumuzda yine içimizi acıtan terör saldırıları, hemen yanı başımızda, Tuzla tersanelerinde işlenen cinayetler, güneyde yakılan ormanlarımız, daha da önemlisi içimizdeki düşman….
Ancak her şeye, tüm olumsuzluklara karşın yüreğimizde sönmeyen ateş!...
Şimdi bu ateşi söndürmeye çalışanlara karşı, ortak tutum ve mücadelenin tam zamanıdır.
Ne demiş usta:
Bizden sonra gelecekler
Demir parmaklıklardan değil
Asma bahçelerinden seyredecekler
Bahar sabahlarını, yaz akşamlarını

ayhanongun@gmail.com

Hiç yorum yok: