19 Ağustos 2008 Salı

Olimpiyatların ruhuna Uygun Davranmak

Ayhan ONGUN
İSİDEF Genel Sekreteri


8 Ağustosta başlayan PEKİN OLİMPİYATLARI Türkiye açısından tam bir fiyasko. Elbette bu olimpiyatlarda ülke olarak daha başarılı olmak, daha çok madalyayla dönmek amaçlandı. Ancak görülen o ki, niyet etmekle, dilemekle bu işler olmuyor. Olimpiyatlar ya da benzeri organizasyonlara uzun vadeli bir çalışma programıyla hazırlanmaz, sporcularınıza da uygun ortam ve olanakları sağlamazsanız başarısızlık sürpriz değildir.

Bu konuda Bakanlık ve ilgili Federasyonların çalışmalarını değerlendirmek, eleştirmek teknik bir konu, ben bunun üzerinde durmayacağım.
Asıl üzerinde durulması gereken konu, tarihi M.Ö 776 yılına kadar dayanan, Modern Olimpiyat Oyunları olarak ilki 1896 yılında Atina’ da gerçekleştirilen bu muhteşem organizasyonların yapılış felsefesi.

İlk yapıldığı yıllarda kölelerin katılmasına, kadınların bırakın yarışmayı, seyretmesine bile izin verilmeyen olimpiyatların düzenlenmesi için oluşturulan ULUSLAR ARASI OLİMPİYAT KOMİTESİ ‘ nin il toplantısında belirlediği 5 ilkeden biri “ Amatörlük kuralları kesinlikle uygulanacak” koşuluydu. Bir diğer önemli koşulda Olimpiyatların mutlaka gezici olması kuralıydı.
Gezici olması kuralına bugüne kadar uyuldu ve dünyada değişik kıtalarda, değişik ülkelerde düzenlenerek bugüne kadar gelindi.

Olimpiyat fikri ortaya atıldığında amaç; insanları fizik olarak güçlendirmek ama daha da önemlisi spor yarışmaları sayesinde savaşların önüne geçmekti.
Kuşkusuz kimi zaman bu organizasyonlara da politika karıştı, siyasi baskı ve yönlendirmeler, boykotlar oldu. Doping skandalları yaşandı.
Tüm olumsuzluklara karşın olimpiyatlar bugün on binlerce sporcunun yarıştığı, bir arada bulunduğu, birbirlerinden etkilendiği, milyarlarca insanın da izlediği muhteşem organizasyonlar.
Bu organizasyonların dünya barışına katkı sağlaması, ülkeler ve sporcular arasında oluşacak dostane ilişkiler sonucu savaşların önlenmesinde de çok büyük rolü olacağı yadsınamaz.

Ancak bugün gelinen noktada Olimpiyatlar, kuruluş felsefesine ve ruhuna hiç de uygun düşmeyen birer ticari organizasyonlar haline dönüştü.
Kuşkusuz gelişen, değişen ve o ölçüde de çelişen küresel dünyada sporun bu gelişmelerden ve vahşi kapitalizmin olumsuz etkilerinden uzak kalması düşünülemez.

Olimpiyatların yapılacağı ülkelerin belirlenmesi sırasında bile rüşvet dağıtıldığı, sponsor firmaların ne denli etkili olduğu düşünülecek olursa artık olimpiyatların “amatörlük kuraları kesinlikle uygulanacak” ilkesinin hiçbir anlamı kalmadığı görülür.
Doğal olarak da tüm ülkeler oluşan bu olimpiyat endüstrisinden pay alabilme yarışına girdiler.
Türkiye’ de, her zaman olduğu gibi kolaycı politikalar benimsedi. Kendi kaynaklarından sporcu yetiştirme yerine, devşirme sporcularla başarı elde etme yolunu seçti.
Tek madalya umudumuz Elvan Abeylegesse gümüş değil de altın madalya getirse ne değişirdi?

Almanya da yapılan olimpiyatlarda Amerika adına yalınayak yarışan ve 4 madalya kazanarak Hitler’i stadı terk edecek kadar öfkelendiren zenci atletJesse Owens’ in ülkesine yaşattığı gururu Elvan bize ne kadar yaşatabilir. Daha da önemlisi bu tür başarılar, olimpiyat ruhuna ne denli uygun düşer?
Küresel ekonominin baş aktörleri sponsor kuruluşlar, daha çok reklam yapacaklar, daha çok kazanacaklar, himayelerine aldıkları sporcuları tamamen profesyonel yöntemlerle vitrine çıkararak amaçları doğrultusunda kullanacaklar ve biz bunun adına Olimpiyat Oyunları diyeceğiz!
Bence bu organizasyonların adı “Küresel spor endüstrisi fuarı“ ya da “ Uluslar arası spor şenlikleri” olabilir ama bu şekliyle Olimpiyat asla olamaz, diye düşünüyorum

Olimpiyatların genel felsefesine uygun olarak ırkçılığa karşı olalım ama, madalya uğruna devşirme sporcularla kendimize de güldürmeyelim.
Aksi halde, her ülke ya da sponsor firmalar, dünyada öne çıkmış sporcuları parayla satın alır, istedikleri ülke adına yarıştırırlar.
Bu durum barışa katkı sağlamak bir yana, yarın uluslar arası güç savaşına bile neden olabilir.

Profesyonel kaygı ve beklentiler arttıkça, sporu endüstriyel bir ticari faaliyet olarak değerlendirme anlayışı egemen olacak ve giderek Olimpiyatlar, köleleri sporun içine katma yerine sporcuları köleleştirecektir.
Küresel firmaların reklam yıldızları, ya da rekabet için kullanacakları aktörler haline gelecek sporcularla yapılacak bir organizasyona artık Olimpiyat denmesi mümkün olamayacaktır.

ayhanongun@gmail.com

Hiç yorum yok: