5 Ağustos 2008 Salı

Anayasalar Toplumsal Uzlaşı Gerektirir!

Ayhan ONGUN
İSİDEF Genel Sekreteri


Bir yanda Ergenekon davası ve dosyada yer alan magazin ağırlıklı belge ve deliller konuşulurken, diğer yanda, sona eren AKP kapatma davasıyla ilgili yorum ve değerlendirmeler devam ediyor.
Gazete sayfalarında ve televizyon kanallarında her gün, bu konular artık bıkkınlık verecek derecede yer alıyor.
Gerek AKP kapatma davası ve gerekse devam eden Ergenekon davasıyla ilgili tüm ön yargıları bir kenara koyarak bir değerlendirme, daha doğrusu bir beyin egzersizi yaptığımızda vardığımız sonuç nedir?
Bu konulara ilgi duyan herkesin aslında bunu yapması gerekir.

AKP için açılan kapatma davası ne kadar haklı ya da yasal gerekçelere dayandırılmıştı?
Kapatılmamasının toplum üzerindeki etkisi ve siyasete katkısı ne ölçüde olmuştur?
Kapatılsaydı, olası siyaset senaryolarından ülkemiz nasıl etkilenirdi?
Ergenekon davasının geldiği nokta da kamu vicdanını rahatsız eden konular nelerdir?
Üzerine gidilmesi halinde bu süreç bizi faili meçhul on binlerce cinayetin ardındaki güçlere kadar götürebilir mi?
Daha da önemlisi ve güncel olanı, son YAŞ kararlarında ihraç çıkmamasının, AKP kapatma ya da Ergenekon davasıyla ilintisi var mıdır?

Bu ve benzeri soruları uzatmak elbette mümkündür.
Ancak özellikle üzerinde durulması, tartışılması gereken konu sanırım tüm bu soru ve sorunların da kaynağı sayılabilecek, anayasada yapılması gerekli değişiklikler, daha doğrusu yeni anayasa hazırlanması çalışmaları.

Türkiye’ de siyasi krizlerin yaşandığı her dönemde olduğu gibi, şu günlerde de yeni anayasa tartışmaları yine gündemde.
Siyasi Partiler, sendikalar, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları kendilerine göre yeni anayasa taslakları hazırlıyor, ya da kendilerini ilgilendiren konularda anayasada yer almasını istedikleri konulara ilişkin görüş ve önerilerini rapor haline getirip, kamuoyuyla paylaşıyorlar.

Bunlar demokratik bir ülkede olması gereken olağan tepkiler.
Ancak demokratik kurumların yaptığı bu çalışmaların toplumun en geniş katılımıyla gerçekleştirilmesinde yarar var.
Aksi halde, bir ülkede yaşayan tüm bireylerin haklarını ve özgürlüklerini güvence altına alması gereken anayasa orta yerde savunmasız kalabiliyor. Bugün hepimizin kişisel, sosyal, siyasal, toplumsal yaşamını düzenleyen 12 Eylül anayasası, toplumun iradesine rağmen yapıldığı için hazırlayanlar tarafından bile savunulamıyor.

Ülkemiz için yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğu gerçeğini hiç kimse yadsıyamaz. Ancak hazırlanacak anayasa taslağının toplumsal bir uzlaşı sonucu gerçekleşmesi, yarın bu anayasanın ardında onu savunacak toplumsal dinamiklerin var olmasını da getirecektir.

Bu konuda en önemli görev de siyasi partilere düşmektedir. Mecliste grubu olsun, olmasın; toplumsal yaşam içerisinde yer alan tüm siyasal oluşumların ve demokratik kuruluşların görüş ve önerileri dikkate alınarak hazırlanacak bir anayasa, toplumdaki gerginliklerin ortadan kaldırılması ve sosyal barışın sağlanmasının da aracı ve güvencesi olacaktır.
İktidar partisi AKP’nin her zamankinden çok daha uzlaşıya açık, sosyal ve toplumsal dengeleri gözeten bir yaklaşım içinde olması, yeni hazırlanacak anayasanın başarısı için en temel koşullardan biridir.

Bilindiği üzere, önümüzde bir yerel seçim süreci var ve biz toplum olarak yine parti liderlerinin atayacağı belediye başkan adaylarını seçmek üzere oy kullanacağız.
Tıpkı genel seçimlerde, yine sayın parti liderlerinin belirlediği milletvekili adayları için oy kullandığımız gibi.
AB adayı, dünyayla entegre olmaya çalışan, çağdaş bir ülkeye yakışmayan, bu ülkenin insanlarının hiç de hak etmediği, bu seçim ve siyasi partiler yasaları ayıbından kurtulmanın zamanı gelmedi mi?

Kürsü dokunulmazlığının ardına sığınarak milletvekilleri için dokunulmazlıkların kaldırılması sözünden her fırsatta yan çizen AKP ve yasaklara ve barajlara en başta karşı olması gereken CHP, seçimlerden hemen sonra verdikleri sözleri unutup, bu ayıplı yasaların sonucuna katlanmaya bizleri mahkum ediyorlar.

Toplumdaki herkesin ve her kesimin temsil edilebileceği, baraj ve yasaklarla insanların seçme-seçilme haklarının engellenmediği bir demokratik seçim düzeninin oluşması, bireysel hak ve özgürlüklerimizin güvence altına alınacağı bir anayasal sistemin oluşturulması için özellikle de mecliste bizim adımıza görev yaptıklarını iddia eden milletvekillerine büyük görev düşmektedir.
Kişisel, grupsal, ideolojik, siyasal çıkar ve ön yargıları bir yana bırakarak, çağdaş, demokratik ve eşitlikçi bir anayasanın hazırlanması konusunda atılacak her olumlu adım toplumdan büyük destek görecektir.
Halkın kendi seçeceği adaylarla kendi kendini yönetmesinin, lider sultasından, onların işbirlikçisi delege ağalarının egemenliğinden kurtulmanın, şimdi tam zamanıdır.
Sayın Milletvekilleri, hiç değilse siyasal yaşamınız boyunca kamu vicdanını rahatlatacak bir iş yapmış olmanın huzurunu yaşamış olursunuz!

ayhanongun@gmail.com

Hiç yorum yok: